O meyvecinin civarında ismini söylemediğim ma’lûm ve çok alâkadar olduğum kardeşlerim, hususan Barla sıddıkları, beni çok def’a hayalen eski zamana ve o memlekete celbediyorlar, Barla ve dağlarında gezdiriyorlar. Ben, onlarla ve o yerleriyle çok alâkadarım, unutmuyorum. Onlara binler selâm ediyorum. Kozca hatibi Hasan Şükrü’nün mektubu beni memnun eyledi; selâm ederim. Ma’sûmlar, ümmiler, hemşireler ve kaleme çalışanlar başta olarak umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyoruz.
Mahkeme tarafından bana iade edilen, daha elime geçmeden postadan müsadere edilen mübârekler hey’etinin pehlivanı Küçük Ali’nin bir mektubunu gördüm ki; her ikisine bir def’a bütün Risâle-i Nur’u yazmağa karar vermiş, yapmış. Bu kahramanlığı ile benim Risâle-i Nur’un birinci şâkirdi olan büyük Mustafa’da hakîki bir Abdurrahman’ı ve arkasında çok Abdurrahman’ları göreceğim diye keşfiyatımı tam tasdik etmiş ve o mübârek Mustafa’nın vazifesini tam yapmış. Ve Hâfız Mustafa dahi, Hâfız Ali zamanında tam bir muavini ve vefatından sonra tam bir vârisi olduğunu hapisde gösterdi. Demek mübârek hey’et-i âlisinde, on sekiz sene evvel ümid ettiğim hizmet-i Nuriyeyi tam yapmışlar ve yapıyorlar. Ekdikleri tohumlar, onlar çalışmasalar da, onların bedeline mahsulât veriyor. Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz. Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Evvelâ: Sizin leyali-i aşere olan mübârek o geçmiş gecelerinizi ve kudsi bayramınızı ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenâb-ı Hak, rahmet ve keremiyle ve hıfz u himayetiyle ve tevfik ve hidayetiyle, Risâle-i Nur’un tab’ ve intişarına ve Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyânın tevafuklu tab’ına sizleri muvaffak eylesin, âmin! Kelimenin manası için üzerini çift tıklayınız. | |||